
Altmışlı yaşlarındaki bir çift, evliliklerinin 35. yılını sakin, romantik ve lüks bir restoranda kutlamaktadırlar. Aniden önlerinde zarif ve güzel bir peri belirir ve şunu söyler:
– “Uzun süredir örnek bir çift olmanız, birbirinizi sevmeniz ve sadık kalmanız nedeniyle birer dileğinizi yerine getireceğim” der.
Kadın heyecanla hemen atılır, sevgi dolu gözlerle kocasına bakarak:
– “Ah, ben sevgili kocamla tüm dünyayı görüp gezebileceğimiz uzun bir seyahat yapmak istiyorum” der.
Peri sihirli değneğini sallar ve gerekli tüm uçuş, gemi, otel, yemek ve eğlenceleri içeren rezervasyonlar kadının eline geliverir.
Sıra kendisine gelince adam biraz düşünür ve karısına dönerek:
– “Evet, tüm bunlar harika ve çok romantik. Ama böyle bir fırsat insanın ömrü boyunca sadece bir kez eline geçer ve artık ömrümüzün sonuna yaklaştık. Kusura bakma hayatım, ama benim dileğim benden 30 yaş daha genç bir karım olmasıdır” der.
Kadın ve peri oldukça büyük bir hayal kırıklığı içine düşseler de dileğin yerine getirilmesi gereklidir. Bunun üzerine peri değneğiyle bir daire çizer ve… Adam 92 yaşına gelir!
Erkek okuyucular dileklerimize dikkat edelim lütfen!
BAYAN NEELY…
Pazar ayininin sonunda rahip haftalık vaazını şöyle bitirir.
“Demek ki, Tanrının bizden memnun olması için ne yapmamız lazım? Düşmanlarımızı affetmemiz lazım. Şimdi, bu sohbetimizden sonra, aranızdan kaçı düşmanlarını affetti?”
Cemaatin yarıdan fazlası elini kaldırdı. Rahip sorusunu yineledi…
Bu kez hepsinin elleri havadaydı, önlerindeki yaşlı teyze hariç…
Rahip sordu, “Bayan Neely? Hayırdır? Düşmanlarınızı affetmek size bu kadar mı zor geliyor?”
“Düşmanım yok ki!” dedi Bayan Neely, o titrek ve son derece şeker haliyle!..
Cemaatten uğultular, şaşkınlık nidaları yükseldi, rahip devam etti.
“Oooo! Bu gerçekten inanılmaz güzel bir şey! Kaç yaşındasınız Bayan Neely?”
“108!”
Cemaat ayağa kalkıp gözyaşları içinde alkışlamaya başladı…
“Bayan Neely, lütfen, şöyle yanıma gelir misiniz? Yavaş yavaş. Aman dikkat… Hah! Tamammm. Lütfen buradan cemaatimize bu işin sırrını söyler misiniz? Nasıl oluyor da insanın 108 yıl gibi uzun bir ömür zarfında hiç düşmanı olmuyor?..”
Yaşlı kadın, küçük ve titrek adımlarla rahibe sırtını dönüp, cemaate baktı…
“Hepsi öldü şerefsizlerin…”
KIRKAYAK…
Kırkayak, kırk ayağının hepsini rahatça kullanarak yürüyüş yapıyormuş. Karşısına çıkan bir arkadaşı, “ne kadar dikkatlisin” demiş, “her zaman yürümeye üçüncü ayağınla başlıyorsun, hiçbir zaman yirmi birinci ayağından önce sekizinciyi ya da otuz altıncıdan önce yirmi dördüncüyü atmıyorsun”. Bunu duyan kırkayak, “öyle mi, hiç farkında değildim” demiş ve hangi ayağını hangi sırayla attığına dikkat etmeye çalışırken bir adım bile atamaz hale gelmiş ve dengesini kaybedip düşmüş.
Öz bilinç kazanan kırkayak gibi, gündelik yaşamdaki rutini bozmak, yaptığımız ama farkında olmadığımız davranışları sorgulamak herkesin hoşuna gitmeyebilir. İnsanlar şimdiye kadar bildikleri ve gurur duydukları birtakım şeylerin sorgulanması, bazen de değerini kaybetmesi nedeniyle üzülebilir ya da kızabilirler. Ancak bilmedikleştirmenin önemli faydaları vardır. Bunu yaşayan birey artık hayatını daha bilinçli ve daha özgür yaşayacaktır.
Günün sözü olsun:
“Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin, ama sonunda sevgi başka bir surette geri dönecektir sana.”
Afetsiz günler dileğiyle…
*
HÜSEYİN KANZA