Ashab-ı Kehf’in de ilçemizde olmasından dolayı inanç merkezli bir yerleşim yeri de olan Afşin’de başlayan Yassıhöyük Kazısı, Afşin’in 8 Bin yıllık Dip Tarihini gözler önüne seriyor.
Afşin’e bağlı Tanır Mahallesinde 2021 yılından beri devam eden Yassıhöyük kazı çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ve katkılarıyla Ahi Evran Üniversitesinden Dr. Öğr. Üyesi Elif Baştürk başkanlığında devam ediyor.
Halil Demir,Hüseyin Bozkurt,Ali Doğan ve Mehmet Gören’den oluşan Merkez Yayın Grubu heyeti Yassıhöyük’te Arkeolog Elif Baştürk ile Yassıhöyük kazı alanını gezdi.
Afşin Haber’e konuşan Arkeolog Elif Baştürk, “Yaptığımız çalışmalar neticesinde milattan önce 6 bin ile milattan sonra 275 yılları arasında kesintisiz süren 9 farklı tabakanın varlığını tespit ettik. En üstte Roma dönemine ait kamusal nitelikli mimari kalıntılar, onun altındaysa Geç Demir Çağı olarak tanımlanan Pers Dönemi yapılarını açığa çıkarmaya başladık. Bu tabakanın yapıları Yassıhöyük’te, Pers döneminde, yerel bir yöneticiye ait olabilecek mimari kalıntıları işaret etmektedir. Ancak bizim için burada daha önemli olan bulguları, mekân içi olarak adlandırdığımız alanda açığa çıkarılan mermer, serpantin ve harzburjit gibi farklı taşlardan yapılmış 8 adet mermer tabak oluşturmakta. Bu tabakların özelliği, son derece güzel, ince bir işçilikle işlenmiş ve benzerleri sadece Akhaemenid yönetim merkezleri ya da daha erken Asur saray yapıları içerisinde ele geçen, özellikle elit bir kesimin varlığına ya da kullanımına tahsis edilmiş prestij objeleri olmasıdır.
Geç Demir Çağı’nın başları, Orta Demir Çağı’nın sonlarıyla tarihleyebileceğimiz daha alt dönem tabakalarda ise işlik ve depolama alanlarıyla bağlantılı bazı çukurlar ve mimari kalıntılar tespit ettik. Bu tabakadaki silo çukurlarından birinin içinden de 21 kilogram kadar karbonlaşmış nohut örneği açığa çıkarıldığını, kabukları üzerinde kurumuş üzüm taneleri, kayısı çekirdekleri, sarımsak taneleri çıktığını ifade etti. Bu tarımsal bulguların bölgenin hem tarımsal potansiyelini hem tarımsal çeşitliliğini göstermesi açısından önemli veriler olduğunu, bu tür bulguların pek çok kazıda taneyle, avuçla, gramla bulunabileceğini, böylesine 21 kilogram ve daha fazlasının olduğu bulguların nadir olduğunu söyleyebiliriz dedi.
Daha erken dönem verileri içinde ise MÖ 4. Bin yıllarına ait 9 tane mezar tespit ettiklerini, bilimsel anlamda son derece önemli verilerin açığa çıkarıldığını, bunların içerisinde en önemlilerinden biri bilinçli kafatası şekillendirmesi adını verdiğimiz bir tür deformasyonun oluşturduğunu, bir bireyin yaşarken kafasının alttan ve üsten iki bezle sarılarak şeklinin değiştirildiğini tespit ettiklerini ve çömlek mezar içerisinde açığa çıktığını, yaklaşık 10-12 yaşında bir çocuğa ait bir iskelet ve seçilmiş, özel bir birey olduğunu düşündüklerini söyleyen Elif Baştürk, M.Ö. 4000 yılına tarihlenen ve bir bebeğe ait olan dağılmış başka bir mezarda da 820 boncukla yapılmış bir kolyeye ulaştıklarını belirtti. Bu mezarların altında ise MÖ 6000 yılına tarihlenen Geç Neolitik dönem tabakalarına ulaştıklarını ve bu tabakada ata kültüyle bağlantılı olarak taban altı kafatası gömüsü açığa çıkardıklarını ve aslında bu kafatasının Afşin’de yaşadığını tespit ettiğimiz ilk insana ait olduğunu ifade etti. Kazı Sezonunun son ayında nu alanda kazı yapmaya başlayacaklarını ve MÖ 6000 tarihinden daha erkene ulaşmayı beklediklerini, Afşin’in tarihinin eski dönemlere kadar gitmesinin en önemli etkeninin Hurman Çayı olduğunu da sözlerine ekledi.
Araştırmacı-Yazar Mehmet Gören’de Gayretli çalışma gösteren Baştürk’e başta belediye ve yetkililerin desteklerini sunmalarının Afşin için çok önemli olduğunu ifade etti.
Yassıhöyük’te halihazırda çıkarılan eserlere ek olarak, geniş alanlı ve yüksek iş gücüyle kazı çalışmaları gerçekleştirilirse, çıkması muhtemel eserler göz önünde bulundurulduğunda bir Müzesi dahi bulunmayan Afşin İlçesinin birden fazla Müze kurulduğunda bu eserlerin ancak sığabileceğini düşünüyoruz.
