İnsanoğlu dünya üzerindeki kısa tarihinde, hiçbir canlının yapamadığı ve belki de yapamayacağı kadar etkin rol oynamıştır. Serüvenine hayatta kalabilmek için, her türlü doğal koşulla mücadele ederek başlayan insanoğlu bugün doğaya hükmetme, değiştirme ve yön verme noktasına gelmiştir.
Hiç kuşkusuz atalarımızın yuvası olan gezegenimiz, varoluşundan bu yana sürekli bir değişim içindedir. Dünyamız yaşamını, içinde bulunduğu sonsuz boşlukta, kozmosun kendine özel şartları belirlemektedir. Ancak yeni bir tür olan insan, özellikle son yıllarda gelmiş olduğu özel durumu itibariyle, yerkürenin dengesini, ölçüsünü ve doğal sürecini etkilemeyi başarmıştır.
İnsan yaşamından ve alışkanlıklarından kaynaklı küresel ısınma, çevre, hava, su kirliliğinin artması, ozon tabakasının delinmesi, atıkların her gün daha da artarak dünyamızı çöplüğe dönüştürmesi, eriyen buzullar, iklim değişiklikleri, fırtınalar, kuraklık, tayfunlar ve tsunamiler artık gezegenimizi tehdit eder hale gelmiştir.
Teknoloji ve sanayileşme, enerji politikaları ve izlenen stratejiler bu süreci hızlandırıp, geri dönüşü olmayan bir yola girmemize sebep olmuştur. Artık dünyanın bazı bölgeleri kuraklık ve çölleşmeyle karşı karşıya kalırken, bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınlar yaşanmaktadır. İklimler ve mevsimlerin süresi ve süreci değişmiştir. Bu değişiklikler dünya üzerinde yaşayan binlerce canlı türünün yaşamında onarılamaz etkiler bırakmaktadır. Doğanın bir parçası, dünyanın özel misafiri olan insanın geleceği, bozulan ve bozulmasında büyük pay sahibi olduğu bu bütün içerisinde risk altına girmiştir.
Bilmediğimiz ve daha önce hiç karşılaşmadığımız yeni tür hastalıklar ve afetler neslimizi tehdit edip, türümüzün geleceğini risk çemberine hapsetmektedir. Görülüyor ki ekolojik dengenin bozulmasına sebep yaşam alışkanlıklarımızı değiştirmeden, iştahı her gün artarak devam eden nefsimize dur demeden devam ettiğimiz sürece, dünyanın ve neslimizin sonunu getireceğimiz bir sır değildir artık.
Bu gerçeği çok iyi bilmesine rağmen geçmişten koparak, geleceği düşünmeden, bugün için yaşayan insan, alışkanlıklarından kopmak ve iktidarını kaybetmek istemiyor. Güç sarhoşu olmuş, doğal yaşam ve bilincinden uzaklaşmış, kendine yabancılaşmış ve değişmiş olarak belirsizliğe göz kırpıyor.
Kendi ırkı dâhil hiçbir canlıya anlayış ve duyarlılık göstermeyen, saygı duymayan, sevgi çemberinden çıkmış insan, doğa için tehlikeli bir tür haline gelmiştir. Bu tür, dünya dediğimiz cennetin barındıracağı, yaşam sunacağı bir tür olarak gözükmemektedir.
Afetsiz günler dileğiyle…
*
HÜSEYİN KANZA