DERS ALDIK MI? « AFŞİN HABER

SON DAKİKA
Kürtçe mp3 indir

Kamuran Arık, Genç Eğitim Sen Genel Başkan Yardımcısı oldu.

EĞİTİM, GENEL, GÜNCEL, MANŞETLER, YAŞAM

CUMA HUTBESİ/AİLEMİZ: HUZUR VE GÜVEN KAYNAĞIMIZ

GENEL, GÜNCEL, İNANÇ, MANŞETLER, YAŞAM

DERS ALDIK MI?

Bu haber 05 Nisan 2023 - 13:36 'de eklendi.

            Afetler, insanoğlunun yeryüzündeki yaşamına sürekli eşlik etmiştir. Doğada hayatını idame etmeye, neslini devam ettirmeye çalışan insanın yaşamı, içinde bulunduğu coğrafik koşullara göre şekillenmiştir. Anadolu coğrafyası insanoğlunun çok eskilerden beri beşikliğini yapmış, ona yuva olmuştur. Ama bu coğrafya bazı dönemler huzur alanı olurken, bazı dönemlerde ise doğanın yaşamından kaynaklı hareketleriyle, Anadolu insanını kayba uğratan, acılar yaşatan felaket alanlarına dönüşebilmiştir.

            Yakın tarihimiz olan 14 Eylül 1509 günü, İstanbul’da ‘küçük kıyamet’ olarak dillendirilen bir deprem meydana gelmiştir. 109 cami ve 1.047 yapı yıkılmış, 13.000’ in üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. Bu olay üzerine padişah II. Beyazıt tarafından bir ferman yayınlanmıştır. Bu fermanla yıkılan evlerin yapımı için hane başına 20 altın yardım yapılırken, deniz kenarlarındaki dolgu zemin üzerine ev yapımının yasaklanması ve ahşap-karkas ev yapımının teşvik edilmesi dikkat çekici zarar azaltma önlemi olarak göze çarpmaktaydı.

            Ahşap-Karkas evlerin, ünlü İstanbul yangınlarına sebep vermesi sonrası bu yapılaşmadan vazgeçilmiştir. Daha sonra şehirleşmenin ve yapılaşmanın kurallara bağlanması ihtiyacından doğan 1848 yılı Enbiya Nizamnamesi önce İstanbul, 1877 yılından itibaren de imparatorluğun genelinde uygulanmıştır.

            Cumhuriyet dönemine baktığımızda, 1930 yılında 1580 sayılı Belediye Kanunu çıkartılarak belediyelere yerleşme ve yapılaşmayla ilgili denetim ve ihtiyaç sahiplerine konut inşa ettirme görevi verilmiştir. 1933 yılında 2290 sayılı kanunla, imar planları, ruhsat işleri, fenni mesuliyet, yapı denetimi gibi hususlar düzenlenmiştir.

            Birinci dünya savaşından sonra ortaya çıkan sivil savunma kavramı, 1928 yılında yayınlanan ‘Cephe Gerisinin Havaya Karşı Müdafaa ve Muhafazası Talimnamesi’ ile ilk defa düzenlenmiştir. 3502 sayılı Pasif Korunma Kanunu 1938 yılında çıkartılarak sivil savunma hizmetleri tam olarak hayatımıza girmiştir.

            Erzincan’da 1939 yılında meydana gelen deprem neticesinde 100.000’in üzerinde yapının hasar görmesi ve 30.000’in üzerinde insanın hayatını kaybetmesinin üzerine 17 Ocak 1940 tarihinde 3773 sayılı ‘Erzincan’da ve Erzincan Depreminden Müteessir Olan Mıntıkalarda Zarar Görenlere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun’ çıkartılmıştır. Bu kanunla ilk defa vergi terkini, memurlara tazminat, yapı malzemesi yardımı gibi hususlar düzenlenmiştir.

            1943 yılında 4373 sayılı ‘Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına Karşı Korunma Kanunu’ çıkartılmıştır. 1940’ların başında, ülkemizin birçok bölgesinde meydana gelen yoğun su baskınlarıyla ilgili bir düzenleme ihtiyacından doğan bu kanunun ardından, 18 Temmuz 1944 yılında 4623 sayılı ‘Yer Sarsıntılarından Evvel ve Sonra Alınacak Tedbirler Hakkında Kanun’ çıkartılarak afet zararlarının azaltılmasına yönelik ilk ciddi uygulamalar başlamıştır. Bu kanunun çıkartılmasının ana sebebi, 1939 Erzincan depremi ile başlayıp Niksar-Erbaa, Adapazarı-Hendek, Tosya-Ladik ve Bolu- Gerede depremleriyle devam eden süreçte, 43.000’ in üzerinde insanın hayatını kaybetmesi ve 200.000 binanın hasar görmesidir.

            Ülkemizin ilk deprem haritası, yapı yönetmeliği ve afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkında yönetmelik 1945 yılında yayınlanmıştır.

Devam eden süreçte, zamanının çok ilerisinde olan 1956 tarihli İmar Kanunu çıkartılmıştır. Bu kanunun temel amacı, afet öncesi ve sonrasında gerekli tedbirlerin alınmasıyla ilgili çalışmaların belirlenmesiydi.

            1959 yılında 7126 sayılı ‘Sivil Savunma Kanunu’ ile 7269 sayılı ‘Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirler ile Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun’ hayatımıza girmiştir. Afet yönetimine ilişkin önemli bir düzenleme olarak 1988 tarihli ‘Afetlere İlişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esaslarına Dair Yönetmelik’ sayılabilir.

            1992 yılında Erzincan’da yaşanan deprem sonrasında 3838 sayılı ‘Erzincan, Gümüşhane ve Tunceli İllerinde Vuku Bulan Deprem Afeti ile Şırnak ve Çukurca’da Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesi Hakkında Kanun’ çıkartılmıştır. Bu kanunun tüm ülkeye uygulanması için 4123 sayılı ‘Tabi Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanun’ çıkartılmıştır.

            1999 Marmara depreminden sonraki süreci aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. 5902 sayılı Afet ve Acil Durumlarla ilgili yasa bu anlamda son düzenleme olarak görülmektedir.

            Velhasıl Türkiye’nin afet tarihine baktığımızda, bir olay-bir mevzuat şeklinde yuvarlanarak gittiğini görüyoruz. Olay sonrası çıkartılan mevzuatların daha sonraki dönemi pek etkilemediği, önlem amacıyla yapılan kanuni düzenlemelerin hayatımıza dokunmadığı, alışkanlıklarımızı değiştirmediği, bu olayların sürekliliğinden kaynaklı zararlarımızın ortaya çıkamaya, yaşanmaya acı bir gerçek olarak kayıtlara geçmeye devam ettiği görülmektedir.

Ders almadık, almıyoruz, almamaya da devam edeceğiz galiba…

Afetsiz günler dileğiyle…

               *

HÜSEYİN KANZA

Hüseyin KANZAhuseyinuzman_@hotmail.com