Tarihin her döneminde; toplumların yaşamlarını sürdürme ve var kalabilme sürecinde, iyiliğin hâkim olması ile adaletin hüküm sürmesi vazgeçilemeyecek ilkeler olarak kendini göstermiştir. İşte bu toplumsal gereklilik de devletleşmeyi ve nihayetinde devleti zorunlu varlık olarak toplumsal hayatımıza müdahil etmeyi mecbur kılmıştır.
Bugün Devlet için toplumun siyasal örgütlenişi diyebildiğimiz gibi, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır da diyebiliriz.
Evet, devletler tüzel varlıklardır ve hüküm edenler yoluyla canlanır, nefes alır, konuşur ve karar verir. Yani aslında devlet toplumun kendisidir. Toplum varlığını devam ettirme adına devletleşir ve yaşaması, hayatta kalabilmesi için lazım olan işleri bu organizasyon eliyle hayata geçirir. Yani devlet hükümettir diyemeyiz ama hükümet ağzıyla kelimelere dökülür, can bulur, maddeleşir demek yanlış bir tespit olmasa gerektir. İşte devletin maddeleşmesinin aparatları olarak memurlarını işaret edebiliriz. Uzun uzun bu mevzudan bahsetmek istemiyorum ama devleti ve memurunu anlayabilmek adına bu kısa açılımı yapma gereği hissettim.
Devletin canlanmasını sağlayan kişiler yani Devlet memurları bir ücret karşılığında bunu yapar. Ve memuru olduğu işi yapmak için 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 6.maddesine göre yemin ederler. Bu yemin gereği memur Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına sadakatle bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatle uygulamak zorundadır. Devlet memurları bu hususu “Asli Devlet Memurluğuna” atandıktan sonra en geç bir ay içinde kurumlarınca düzenlenecek merasimle yetkili amirlerin huzurunda yapacakları yeminle belirtirler ve özlük dosyalarına konulacak aşağıdaki “Yemin Belgesi” ni imzalayarak göreve başlarlar.
“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İnkılap ve İlkelerine, Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”
Ayrıca aynı kanunun 7. maddesine göre devlet memurları tarafsız olur ve sadece devlete bağlıdır. Tarafsızlık ve devlete bağlılık: Madde 7 – Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.
Devlet memurları her durumda Devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına aykırı olan, memleketin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler.
Bütün bunları burada neden hatırlattığıma gelecek olursak…
Herkesin kendine göre bir fikri ve düşüncesinin olması gayet doğaldır. Zaten herkes aynı düşünmek ve bir taraf olmak zorunda da değildir. Demokratik kurallar çerçevesinde kişi kendisini ifade ettiğini düşündüğü meşru bir siyasal partiye gidip usul ve kurallar çerçevesinde oyunu kullanır ve iradesini ortaya koyar. Bu her Türk vatandaşının en doğal hakkıdır. Engellenemez! Çünkü insan sosyal olduğu kadar aynı zamanda siyasal bir varlıktır.
Lakin insana yakışan aklıyla hareket etmektir. Akıl da kuralları işletmek, başkalarının yaşam hakkına, düşüncesine, seçimlerine saygı duymayı gerektirir. Aklın egemen olmadığı toplumlarda kargaşa ve anarşi olur. Biliyorum ki hiçbirimiz bunu istemeyiz.
Devlet memuru kanun uygulayıcısıdır. Yetkili ve meşru iradelerce beyan edilen hükümlerin icrasıyla görevlidir. Dolayısıyla kendi duygu, düşünce, his ve inançları çerçevesinde hareket edemez. Kendisinden istenilen kamu hukukunun gereği olan eylem ve davranışlarda bulunmak durumundadır. Aksi bir tutum ve davranış suç teşkil eder. Bu nedenle devlet memuru sorumluluğunu ve görevini eksiksiz ve tarafsız yerine getirmelidir.
Kamu hizmeti gören bürokrasinin taraf olması, yukarıda anılan ilke ve kurallara uymayan ve ehil olmayanlara teslim edilmesi, kamu yararından ziyade, kendisi ya da başkalarına hizmet etmesi, ehliyetli insanların iş başına getirilmemesi, hak ve hukuk göz ardı edilerek partizanca atamalar sonucunda göreve gelenlerin sorumluluktan ve görevinin gereğini yerine getirmekten kaçınması, topluma afet olarak dönmektedir. Nihayetinde devlet memuru alçalmadan yükselebileceği bir sistemin içerisinde faaliyetlerini yürütebilmelidir.
Akıldan çıkartılmaması gereken en önemli husus, devleti yöneten iktidarda kim bulunursa bulunsun gerçekte bilginin, adaletin, erdemin ve doğruluğun hüküm sürmesidir. Bu anlayışın hayata geçmesi kamu hizmeti gören her düzeydeki insanın ilkeli, sorumlu ve vicdanlı hareket etmesiyle mümkündür. Çünkü devletin dini adalet, mezhebi özgürlük, meşrebi eşitlik, tarikatı medeniyet, ırkı insanlıktır.
Son söz… Bütün bu tanımlardan, tarihi birikim ve nedenlerden dolayı devleti işleten memurların görevlendirilmesi yeteneğe göre verilmelidir. Bu memurların memuriyete alınmaları, sınav ve şartları meşru yollardan olmalıdır. Çünkü adı üstünde “Devlet Memurluğu” dur verilen. Hükümetlerin memuru olmaz! Seninle sözleştiği için memur yaptığın kişi ancak ve ancak sana hizmet eder. Oysa devlet memurundan beklenen yukarıdaki yemininden de anlaşılacağı üzere kamuya hizmet etmesidir… Ehliyeti ve Liyakati bitirirseniz siz de bitersiniz.
Değerli dostlar, bu konuyla ilgili bir parantez daha açmak istiyorum. Yakın tarihte Cumhurbaşkanını ve Vekillerimizi seçeceğiz. Kısa bir süre kaldı. Bu sırada sosyal medyada bazı devlet memurlarının yukarıda belirttiğim hususları ve özellikle YEMİN lerini maalesef unuttuklarını, hangi siyasal cenahtan olursa olsun çığırtkanlık yaptıklarını, tarafsız olmaları gereken bu konuda, çirkin ifadelerle taraftar olduklarını, suç işlediklerini üzüntüyle görüyoruz. Lütfen yapmayın. Devleti yönetmeye demokratik yollarla kim gelirse gelsin, biz devlet memurlarına yakışan ve icra etmemiz gereken ancak ve ancak tarafsız bir hizmet sunmaktır. Aksi durum kaostur. Bütün Devlet memurlarını bu gibi süreçlerde ettikleri yeminin gereğini yerine getirmeye davet ediyorum…Vesselam…
Afetsiz günler dileğiyle…