BOZKURT TEŞKİLATI « AFŞİN HABER

bodrum escortbonus veren sitelerhttps://footballinside.net/deneme bonusu veren sitelerhttps://nyccng.org/gaziantep escortgaziantep escortmaltepe escortbostancı escortanadolu yakası escortizmir escorthttps://restbetgiris.co/ana/https://greenhousecraftfood.comAtaşehir Escortankara escortataşehir escortMebbistrendyol indirim koduslot siteleri https://en-iyi-10-slot-siteleri.comstarzbet adamsah.netdeneme bonusucasibompiabetstarzbet girişstarzbet girişgaziemir çilingirbahsegelholiganbettipobetholiganbetonwingrandbettingtruvabetbahiscasinotarafbetbahiscommariobetbetistmarkajbetbetinematadornetcasibombelugabahisbetebet1xbetasyabahiscasinovalediscountcasinoelexbetfavoribahisbahiscombahiscombelugabahisbelugabahisbetistbetistceltabetceltabetklasbahisklasbahismariobetmariobetrestbetrestbettarafbettarafbettipobettipobetcasibomcasibomcasibomcasibomstarzbetsahnebetlimanbetredwinmatadorbetmatadorbetbetkombetkomcasibomcasibomcasibomcasibomcasibom7slotsbahigobahis1000bahisalbaymavibaywinbetexperbetkanyonbetkolikbetkombetlikebetmatikbetnisbetonredbetorspinbetparkbetperbetroadbetsatbettiltbetturkeybetvole24wincratosslotelitbahisfavorisenfunbahisgorabethilbetikimisliimajbetintobetjasminbetjetbahiskralbetligobetlordbahismarsbahismeritkingmilanobetmobilbahismostbetmrbahisneyinenoktabetnorabahisoleybetonbahisonwinorisbetparmabetperabetpiabetpinuppokerbetapusulabetredwinrexbetromabetsahabetsavoybettingbetkombycasinobahis siteleriblackjack siteleriCasinoBonanzacasino bonanzadeneme bonusurulet sitelerisweet bonanzacasino sitelericasino sitelericasino sitelerisupertotobettulipbettumbetpadisahbetvdcasinovenusbetwinxbetbonusvdcasinoadana psikologmarsbahis7slotsasyabahisbahis1000bahisalbahsegelbaywinbetebetbetexperbetkolikbetmatikbetonredbetorspinbetroadbettiltbetturkeybetvolecasibomcratosslotdumanbetelitbahisextrabetfunbahisgorabetgrandpashabethilbetimajbetjasminbetkalebetkralbetlimanbetmaltcasinomarkajbetmatbetmilanobetmobilbahismostbetgirisneyinenorabahisonwinpalacebetparmabetperabetpokerbetaredwinrexbetrokubetsahabetsavoybettingtarafbettruvabettumbetxslotartemisbitbaymavibetebetbetkolikbetkombetperbettiltceltabetimajbetklasbahisligobetlimanbetmariobetmatbetneyinesahabetBeylikdüzü Escortistanbul escort bayanmariobetcasibomportobet
SON DAKİKA
Kürtçe mp3 indir

Afşinde Öğrenciler “Kadına Şiddete Hayır” dedi.

EĞİTİM, GENEL, GÜNCEL, MANŞETLER, YAŞAM

Afşinli Öğrenciler Roman Kahramanlarına hayat verdi.

EĞİTİM, GENEL, GÜNCEL, KÜLTÜR SANAT, MANŞETLER, YAŞAM

Afşin Şifa MTAL Öğrencilerinden Çanakkale’de Şehitlerimize ziyaret!

EĞİTİM, GENEL, GÜNCEL, KÜLTÜR SANAT, MANŞETLER, YAŞAM

BOZKURT TEŞKİLATI

Bu haber 02 Ocak 2024 - 7:17 'de eklendi.

Tarihin seyrinde önemli bir yeri olan Fransız İhtilali birçok millet için dönüm noktası teşkil etmiştir. Hep yaygın kanaat şudur: “Fransız İhtilali sonrası gelişen milliyetçilik akımları” diye başlayan cümlelerde milliyetçiliğin ya da birilerinin ikame etmeye çalıştığı terimle ulusçuluğun (Türkçe bile değildir, Moğolcadan alınmıştır) Fransız İhtilali sonrası ortaya çıktığı kabul edilir. Lakin bunu söyleyenlerin çoğunu akıllarına şu soru gelmez: Fransız İhtilali öncesi milliyetçilik yok muydu?

Bu konu çok geniş bir uzmanlık alanını ilgilendirir. Milliyetçilik düşüncesinin ihtilal sonrası simge haline gelmesiyle birlikte zamanla bu kavrama birçok düşünürün mahdut bir siyasi alan çizmesi, ihtilal öncesi ve sonrası için milliyetçilik anlayışının en önemli ayırt edici farkların başındadır denilebilir. Yani ihtilal sonrasında yapılan milliyetçilik daha bilinçli ve kültürel değerleri bariz bir şekilde mesnet kabul eden ve siyasi hedefi olan bir mülahaza yapısıdır. Adı, simgesi, tarifi ne olursa olsun bu ihtilalin birçok şeyi değiştirdiği somut bir gerçektir.

Fransız ihtilali sonrası Fransa’ya mührünü vuran Napolyon cihangir bir adamdır. İngiltere, Almanya ve Hollanda, Rusya ile savaşlara girmiştir. Hatta bir dönem bizim uhdemizde olan Mısır’a dahi çıkarma yapmıştır. Burada takiyeleri ile meşhur birçok hikayesi vardır. İsminin Ali Bonaperte olduğunu, halifenin emrinde olup İslam dünyasına hizmet edeceğini söylemiştir. İskenderiye’den topraklarımıza emperyal amaçlarını zerk etmek istese de Osmanlı’nın bilhassa İngiltere’nin desteğini alıp yerel dinamikleri bir şekilde harekete geçirmesi ve Sadrazam’ın bizzat ordunun başında Mısır’a yola çıktığını öğrenmesiyle yerine yardımcısını bırakıp topraklarımızı terk etmiştir.

Aynı Napolyon, Jana Muharebesinde (1806) Prusya’yı bozguna uğratıp Berlin’i de işgal eder. Sayıca yüzlerce ifade edilecek kadar çok olan meşhur Alman Prensliklerini az bir sayıya düşürür ve buna oluşuma “Ren Konfederasyonu” ismini verir.  Prusya’nın bu noktadan sonra evvela bağımsızlığını elde etmelidir. Şairlerinden ediplerine kadar, düşünürlerinden, yönetim kadrosuna kadar Alman Devleti’nin bağımsızlığı için milli bir duruş hareketi başlatırlar. Bu ayağa kalkış sürecinin mesnet teşkil ettiği dal ise spordur. Sağlam bedenlerden müteşekkil bir Alman ırkının kavi bir irade ile yükseleceğine inanırlar. Onlara göre muhayyilesinde tasavvur ettiği bağımsızlığın en büyük aracı milli dinamiklere haiz, disiplinli yönetilen, modern bir ordudur. Bunun da yolu askerliğin spor vasıtasıyla cazip hale getirilmesinden geçer.

Bu mantık çerçevesinde Friedrich Ludwig Jahn gibi jimnastiğin babası olarak nitelendirilen bir Alman Milliyetçisi öncülüğünde “Jimnastik” kulüpleri kurulur.  Napolyon ile akitleşilen anlaşma gereği Prusya’nın asker sayısı belirli bir sayıda olacaktır. Almanlar bu sorunu paramiliter bir güç ile çözmeyi çalışır. Jimnastik kurumları kurarak toplumdaki eli silah tutacak yaştaki gençleri eğitip milli duyguları perçinleyip, devlete bağlı ancak gayri resmi bir güç kurmayı amaçlarlar. Bu kapsamda gizli bir cemiyet olan Tugendbund Cemiyeti’ni (Fazilet Cemiyeti) kurarlar. Burada Alman ırkına has gençler yetiştirirler. Her toplum gibi Almanlarda da bu hareketlenme toplumun alt kesimlerinde ve daha çok kırsal kesimlerde makes bulmuştur. Malum aristokratik çevrelerde vatan, millet gibi kavramlar pek yer tutmaz çünkü. Bu her millet için geçerli bir durumdur.

Sonraki yıllarda Rusya ile savaşa tutuşan Napolyon buradan yenilerek çekilince Prusya’ya gün doğar ve müttefik kuvvetlerden oluşan bir ordu Napolyon’u Leipzig (1813) şehrinde bozguna uğratır. Müttefik kuvvetlerden birisi olan Prusya ise kısa süreli olan esaret zincirlerini kırar ve hürriyetine kavuşur.

Bağımsızlık sonrası tam bir disiplin içerisinde hareket eden Almanlar, 19 yy. başlarında esir düştüğü Fransa’yı aynı yüzyılın son çeyreğinde Sedan Muharebesi’nde (1870), Fransa Kralı III. Napolyon dahil Fransız ordularını da ele geçirerek milli şuur ile gelen nevşünemayı tüm cihana gösterir. Akabinde doğuya açılma sömürge bulma yoluna doğru girerek emperyal bir hüviyet kazanırlar. Bu süreçten Devlet-i Aliyye’nin yıkılışına kadar yakınlaşmasını zaten biliyoruz.

Osmanlı’da kavimsel anlamda bir millilik duyguların öncelik kazanması durumu daha farklıdır. Çünkü sarı ırk gibi homojen olan bir toplum yapımız olmamıştır. Burada Türk Milleti’nin ırkçı olmayışı ve coğrafyamızda karşılaştığımız kavimlerle kültür alışveriş rolleri ile ılımlı yaklaşımımız hassasiyet arz eder. Osmanlı, Fransız İhtilali sonrası bilhassa Avrupa’da gelişen milli propaganda sürecinden en çok etkilenen devlettir. Çünkü yüzlerce yıl birçok kavmi sinesinde kucaklamıştır. Devlet-i Aliyye bu durumdan hareketle kendini korumak için tanzimat sürecine girmiştir. Bu süreçte birtakım ideolojilerle devlet ayakta tutulmaya çalışılmıştır. Mesele evvela Osmanlıcılık hedeflenmiştir. Tanzimat sonrası oluşan rüzgârı arkasına alan devlet birazda batılı devletlerin zorlaması ile işi Islahat Fermanı’na kadar götürmüştür. Bu noktada müslim-gayri müslim ayırımı tamamen kalkmış gibidir. Elbette bu durumdan iç kamuoyu hiç memnun olmamıştır. Düşününüz ki Mehmed Emin Ali Paşa tanzimatın üç rüknünden birisi olduğu halde, öldüğünde cenaze merasimine katılan hazirun, İmam Efendi’nin “Hakkınızı helal ediyor musunuz?” sorusuna suskun kalmış ve en sonunda “Hayır, müslim ile gayri müslimi eşit tuttu” diye haklarını helal etmediklerini izhar etmişlerdir. Tabi ki bu husus Ali Paşa’yı küçültmez. O çok ciddi bir devlet adamıdır. Dönemin Osmanlı’sının sosyoekonomik şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda vatandaşın Ali Paşa’yı anlaması yadırganmamalıdır. Tanzimat’ı ilan eden Reşit Paşa dahi Islahat fermanını sıcak bakmamıştır. Ama o dönemin hali budur, başka da çaresi de yoktur.

Ali Paşa’nın vefatından yaklaşık yarım asır sonra Enver Paşa’nın şu açıklamaları dahi o dönemde Osmanlılık ideolojisinin kullanılmasının zaruretini ortaya koyar. Enver Paşa: “Artık hepimiz kardeşiz. Artık Bulgarlar, Rumlar, Sırplar, Romenler, Yahudiler, Müslümanlar yoktur. Mavi gök kubbe altında hepimiz eşitiz. Osmanlı olmaktan gurur duyuyoruz. Yaşasın Osmanlı Milleti” demiştir.

Osmanlılık için geç kalınmış mıdır? Belki tanzimat sürecinden bir elli sene-yüz sene önce toplum yapısı müsait olsa da tatbik imkânı bulunabilseydi idi sonuç farklı olur muydu? Sorularının cevabı müphemiyet arz eder. Çünkü ortada somut bir durum yoktur. Lakin böyle olsaydı düşünsel terakkiyete bir süre erken başlardık diyebiliriz.

Osmanlı’da devlet kurtarma akımlarından birisi de İslamcılıktır. Bu süreç Abdülhamid tarafından iyi de işletilir. Ancak Cihan Harbinde Halife’nin cihat ilanı Müslümanların çoğunda bir karşılık ifade etmez. Bunun en önemli sebeplerinden biri de yine milliyetçilik akımlarının İslam Alemi’nde de karşılık bulmasıdır. Galip Erdem’in dediği gibi milliyetçik her türlü ideolojiye galebe çalmıştır.

Son denenen ideoloji olan “Türk Milliyetçiliği” ise şimdiki devletimizi bize kazandırmıştır. Çünkü o dönem için mukadder son budur. Artık gemi iyiden iyiye batmaktadır ve yapacak tek iş milli bir ülkü belirlenmeli ve hedefe gidilmelidir. Bu ülkünün uygulanması için ise insana ihtiyaç vardır. Bu manada kurucu unsur olan Türkler hem daha zinde hem de daha bilinçli bir noktaya getirilmelidir. Balkan Harbi’nde yenilginin tek sebebinin askeri başarısızlık olmadığı düşünülmeye başlanır. Çünkü orduyu oluşturan unsur milletin ta kendisidir. Milletin çocuklarının askerliğe bedensel olarak müsait olmadığı duygusu birtakım çevrelerde hâkim görüş olmaya başlar.

İttihat ve Terakki Fırkası, tüm bunlar konuşulurken hükümeti bir darbeyle ele geçirmiştir. Sonrasında üzerinde durdukları konulardan biri beden terbiyesidir. Alman Milleti’nin inkişafı örnek alınarak “Millet-i Müsellaha” yani “Ordu-Millet” anlayışı ile hareket edilmek istenmiştir. Enver Paşa bu durumu şöyle ifade eder: “Bu asır da varlığını temin etmek vatanın hırs ve namusunu düşmanlara karşı korumak isteyen her millet için bütün manasıyla milleti müsellaha haline gelmekten başka bir çare yoktur.” demiştir.

Bu doğrultuda 1913 yılında Türk Gücü Cemiyeti isimli bir dernek kurulur. Türk Milleti’nin ruhsal ve bedensel olarak bir dinamizm yakalaması ve nitelikli bir asker-nesil yetiştirilmesi arzulanır. Kuzucuoğlu Tahsin ve arkadaşları tarafından kurulan mezkûr dernekte İttihatçı Cemal Paşa, Ziya Gökalp gibi murahhaslar da vardır. Dernek biraz daha elit kalmış ve tabana yayılmakta zorlanmıştır. Üstelik girişi ücretlidir ve aidat ödenmesi durumu vardır.  Bir dip dalga oluşturamadığı için olsa gerek Enver Paşa bu derneği Harbiye Nezareti ’ne bağlamıştır. Bir süre sonra Türk Gücü Derneği yerini “Osmanlı Güç Derneği” ismine bırakır.

İttihat ve Terakki erkanı Osmanlı Güç Derneği’nde spor faaliyetlerini artırmayı amaçlar. Dönemin dünya çapında heves uyandıran popüler spor faaliyetleri arasında yer alan izcilik (keşşaflık) faaliyetleri için Avrupa’dan mütehassıslar getirilir. Aynı şekilde bu derneğin amacı da milletin genç fertlerini madde ve manada kavi bir vatan evladı haline getirmektir. Askeri talim dersleri yanı sıra genel kültür kapsamında coğrafya dersleri gibi derslerde okulların müfredatına eklenmiştir. Derneğin belirlediği eğitimlerinden geçen gençlere ayrıca bir belge de verilir. Aldıkları bu belge ile belirli askeri birliklere tabi kendileri gitmek isterlerse gönderilirdi.

Osmanlı Güç Derneği, Türk Gücü Derneği’nden daha fazla karşılık bulsa da istenilen kıvama gelmemiştir. Mehmet Beşikçioğlu’na bu derneğin eğitmek istediği grup sadece okula gelen dönemin elit, okur-yazar ailelerinin çocuklarından müteşekkildir. Okullaşma oranının Osmanlı’da en iyimser ihtimalle beşte bir olduğu göz önünde bulundurulursa derneğin neden daha şamil olmadığı anlaşılır. Bu durumu Alman Subay von Hoff şöyle ifade eder: “Beşte bir oranda bir gencin okula devam ettiği bir memlekette mektebe gelmeyen gençlerin de fayda göreceği bir yapı oluşturulmalıdır. Umumi ahvalin faydalanmadığı bir spor faaliyeti memlekete fayda sağlamaz” şeklinde olayı özetler.

Cihan Harbi devam ederken okullaşma oranı dışında kalan büyük çoğunluğa hitabın sağlanabilmesi için, Mustafa Balcıoğlu’nun rivayetine göre, von der Goltz Paşa’nın (Golç Paşa) teklifi ve Osmanlı Genelkurmayı’nın da oluru ile “Osmanlı Gençlik Teşkilatı” husule getirilmeye başlandı. Derneğin başına müfettiş olarak Almanya’dan davet edilen von Hoff getirilir. Bundan dolayı dernek, teşkilat yapısı ve hedefleri itibariyle Alman militarist düşüncelerinin benzeriydi denilebilir. Bu dernek iki grupta deruhte edilecektir. 12-17 yaş aralığı “Gürbüz”, 17 -20 yaş aralığındaki gençlere ise “Dinç” denilecekti. Bu iki grupta yer alan gençlere milli şuur aşılama yoluna gidilecekti. Çıkarılan kanun gereği ilgili yaş aralığına giren herkesin katılımı mecburiydi. Dernek bir yıl gibi kısa bir sürede 700’e yakın şube açılarak yaygınlaştı. Tabi şubelerin çoğu devletin asker deposu olan Anadolu’dadır. Anadolu dışında ise çok fazla rağbet gördüğü söylenemez.

Derneğin yeni kurulduğu bir zamanda Selim Sırrı Bey(TARCAN, müfettiş kadrosundadır), medrese vaizleri ile bir jimnastik idmanı yapar. Sonrasında yine Darülmuallimin öğrencilerini de içine alan bir kalabalık erkek öğrenci kadrosu ile Kadıköy İttihat Kulübünde toplu halde beden eğitimi talimi yaparlar. Yürüyüş marşı olarak güftesi Ali Ulvi Elöve’ye, Bestesi Selim Sırrı Bey’e ait olan (Beste İsveç menşeli diyenler mevcut):

“Dağ başını duman almış,

Gümüş dere durmaz akar,

Güneş ufuktan şimdi doğar,

Yürüyelim arkadaşlar”

Mısralarının yer aldığı Gençlik Marşı ile Dernek Baş Müfettişi Miralay Van Hoff’un önünde bir gösteri gerçekleşir. İşte bu gösteri ilk İdman Bayramı olarak geçer. Tıpkı bizim Gençlik ve Spor Bayramı gibi. Demek ki hiçbir şey tesadüf değil ve kültürel bir mirasın tezahürü olsa gerek.

Memleketin asker deposu olarak görülen Anadolu’da bilhassa Türk kesiminin uzun yıllar süren savaşlardan yorulduğu söylenebilir. Çocuklarını askere gönderirken ölüsünün geleceğini bile bile yıllarca askere göndermiş ve bu konuda yorulmuştur. İmparatorlukta tanzimat öncesi gayri müslimler zaten askere alınmazlardı. Islahat fermanı sonrası ise bu grupların askere alınması gündeme gelse de zaman zaman onlar katılım sağlamak istememiş veya Müslüman gruplar “gayri müslimler ile askerlik yapmak” istememişlerdir. Gene bu yükü Anadolu insanı taşımak zorunda kalmıştır.  Bu sebeplerden ötürü de Osmanlı Gençlik Dernekleri’ne insanımızın bakışı bu yönde hem olumlu hem olumsuz olmuştur.

Gençlik dernekleri bir nevi köy enstitüleri gibi çalışmıştır desek yanlış olmaz. Burada gençler evvela içtimai bünyelerini kuvvetli ve sağlıklı tutmak zaruretini öğrenirler. Sonrasında milli şuur ve milli ülkü ile yoğurulurlar. Mesele tatillerde öğrenciler okullara ara verse dahi münasip yerlerde devlete hizmet etmeye devam eder. Örneğin Hilal-i Ahmer’in kendileri için zarar teşkil etmeyen ve yaşlarına uygun birimlerinde çalışırlar. Ya da Askerden malul olarak dönmüş kişilerin tarlalarının işlenmesi gibi işlerde çalıştıkları görülür. Buna benzer imece çalışmalarının sayıları bir hayli fazladır.

Erol Akcan’ın aktardığına göre dönemin bazı aydınları bu projelerin destekçisidir. Mesela, Yunus Nadi’de kısmen bu uygulamayı desteklemiştir. Yunus Nadi 1917 Eylül’ünde kaleme aldığı makalesinde Kadıköy İttihat Kulübünde İdman Bayramı’na katılan ve sayıları bir hayli fazla olan gençlerimizin nizamından hoşnut olduğunu söyler ve: “Bu bizim gençliğimizin hali ve memleketimizin ise istikbaliydi. Bu manzarayı görüp mütehayyiç olmamak kabil değildir” diyerek “bu kadarının bile büyük başarı” olduğunu dile getirmiştir.

İttihat ve Terakki yönetimi cihan harbi sonrası memleketi terk etmek zorunda kaldıktan sonra bu dernekler biraz sahipsiz kalmıştır. Her ne kadar resmi olarak yer alsa da işletecek kadrolar bulunmakta zorlanılmıştır. Cumhuriyete tevarüs eden iyi bir sistemdir aslında. Ancak Cumhuriyet döneminde bu derneklere bir süre yeteri kadar önem verilmemiştir.

Osmanlı’nın yıkıldıktan sonra da yeni kurulan Cumhuriyet’te gençlik teşkilatının kurulması için Kazım Karabekir Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’nın girişimleri olmuştur. Hatta sonrasında Fevzi Çakmak Paşa bu konuda ısrar etmiş ve meclise bir layiha teklifi sunmuştur. İsmet Paşa, bunun için bir komisyon kurdurup burada görüşüleceğini söylemiştir. İsmet Paşa’nın bu direktifiyle oluşturulan “İnkılap Gençleri Derneği” olarak adlandırılan dernek tasarısı meclisten geçmeden bürokratik “git-gel” lere takılmıştır.

Mustafa Ekşi’nin aktardığına göre, “İnkılap Gençleri Derneği” nin ihdas süreci devam ederken Maarif Vekili Mustafa Necati meclise bir layiha sunmuştur. Bu layiha 9 maddeden oluşur. Layiha ’ya göre planlanan derneğin adının “Bozkurt Teşkilatı” olacağı basına yansımıştır. Layiha’nın 1. maddesi şu şekildedir:

“Madde 1: Gençlerin maddeten ve manen kuvvetlenmesi ve illi terbiyelerinin artması için tedbirler ittihaz eylemek üzere “Bozkurt Teşkilatı” ihdas olacaktır. Gençlerin bu teşkilata iştiraki ihtiyaridir.”

Ancak bu teşkilatın o dönem kuruluşu muallakta kalmış kanunlaş/a/mamıştır. Cumhuriyet döneminde gençliğin bu yönünün ilerlemesine imkân tanınmak istenmemiş olabilir. Böyle durumları dönem şartlarına göre değerlendirmek makul olacaktır.

Hülasa;

Cumhuriyet dönemi aydınlarından Tarık Zafer Tunaya, İttihat ve Terakki’nin kurduğu gençlik derneklerini, partinin milis örgütü olarak tanımlar ve partinin amaçları doğrultusunda yönlendirdiğini savunur. Elbette doğrudur. Lakin tür cemiyetler sadece harp zamanı gençliğin militarist yönünü kullanmak için değil sulh zamanlarında toplumsal sosyalleşmeye katkı sağlamak için de vardır. Amaç milli şuura malik bir nesil yetiştirmek ve devletin hedefleri doğrultusunda bu gençliği harp ve harp sonrasında yönlendirerek “ideal vatandaş” tipi oluşturmaktır. Bu husus tamamen dünya konjonktürüne göre değişecektir.

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin milli grubu tarafından serpiştirilen tohumlar milli hafızada makes bulmuş olacak ki milletçe yas tuttuğumuz şu günlerde meşum terör saldırıları sonrasında vuku bulan çatışmalarda şehit düşen yiğitlerimizin sosyal medyada dolaşan videolarında “Bozkurt” işareti yapmaları sıradan bir simge değil, altında yatan yüzlerce yıllık milli birikimi ifade eder.

Enver Paşa’nın aziz hatırasına hürmetle…

Aziz şehitlerimize minnetle…

Saygılarımla…

Kaynaklar:

*Erol Akcan, İttihat ve Terakki Fırkasının Paramiliter Gençlik Kuruluşları

*Mustafa Balcıoğlu, Osmanlı Gençlik Derneklerinde İnkılap Gençlik Derneklerine

*Mehmet Beşikçi, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğunda Paramiliter Dernekler

*Salih Başkutlu, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Genç Nesil Algısı ve Yönetimi

*Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler

*Mustafa Ekşi, Cumhuriyet Döneminde Bir Devlet Adamı Mustafa Necati

*

EMRE GÜLBEY DEMİR

Emre Gülbey DEMİRemregulbey@gmail.com