Uyumayacaksın
Memleketin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup,yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin.*
Anayasa devletin temel organlarının kuruluşunu ve işleyişini düzenleyen hukuk kuralları bütününe denilmektedir.
Dünyada ilk anayasal belge 1215 tarihinde ingiltere’de kral ile halk arasında yapılan ve kralın yetkilerini sınırlandıran Magna Carta isimli sözleşmedir.
Tüm vatandaşların can,mal ve namus güvenliğinin sağlanacağı,
Yargılamada açıklık olacağı ve hiç kimsenin yargılanmadan idam edilmeyeceği (hukuk devleti) ,
Vergide adalet olacağı,
Erkeklerin 10 yıl askerlik yapmasının zorunlu olacağı,
Rüşvetin ortadan kaldırılacağı
Herkesin mal ve mülke sahip olacağını (özel mülkiyet) düzenleyen 3 kasım 1839 tarihinde Sultan Abdulmecid tarafından kabul ve ilan edilen Tanzimat Fermanı anayasal ilk belgemizdir.
Anayasa mahkemeleri insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlardan olan ikinci dünya savasından sonra 1951 yılında (federal) Almanya, 1953 tarihinde italya ,1958 tarihinde Fransa ve devamında bir çok ülkede kurulmaya başlandı. Kurulma nedenlerinden birisi de ”Özgürlükleri yok etme özgürlüğü yoktur.” sloganı ile demokratik usullerle iktidara gelip, demokrasiyi ortadan kaldıran Hitler gibi, Mussolini gibi diktatörlerin devlet yönetimine gelmesinin engellenmesine yönelik olmasıdır.
Ülkemizde ise iki yüzyıla yaklaşan anayasal geçmişimizde 22 Nisan 1962 yılında 1961 anayasasının 145 ile 152 maddelerinde düzenlenen Anayasa Mahkemesi kuruldu.
Anayasa Mahkemesi yasaların şekil ve esas bakımından anayasaya uygunluğunun denetimini yaptığı gibi 23 eylül 2012 anayasa değişikliği ile bireysel başvuruları da karara bağlama yetkisi tanınmıştır.
Anayasanın 153 maddesi gereğince anayasa mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını,idare makamlarını,gerçek ve tüzel kişileri bağlar.
Mahkeme kararlarının doğru , hakkaniyetli olup olmadığı kişilerin görüşlerine göre değişiklik gösterebilse de mahkeme ve özellikle Anayasa mahkemesi kararlarına uymamak ,yerine getirmemek suçtur ve hukuka aykırıdır . Anayasa mahkemesi kararlarının uygulanmaması kaos yaratacağı gibi vatandaşların hukuksal ,ekonomik ve demokratik haklarını da tehdit altına almış olacaktır.
Anlatılmaya çalışılanlar kapsamında son dönemde ülkemiz gündemini meşgul eden anayasa mahkemesinin Şerafettin Can Atalay kararına karşı art arda verilen Yargıtay 3 .Ceza Dairesi kararları lanse edildiği gibi bir yargı krizi değildir. anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlalidir. Özelinde bir kişinin ihlal kararı görünen bu karar esasen iki yüzyıla yaklaşan vatandaşlık kazanımlarımızın kaybedilme belirtisidir.
Öncelerin ”töre” diye adlandırdığı modern zamanlarda ise ”hukuk” olarak bilinen kurallar topluluğu devletin var olma sebebidir. Nasıl ki töre yok olduğunda devlette yok oluyorsa, anayasa mahkemesi kararlarını yok saymakta anayasayı yok saymakla eşdeğerdir. Anayasanın yok olduğu yerde ise vatandaşın da yok olacağı unutulmaması gereken bir gerçektir.
Esenlikle kalmanız ümidiyle
*Melih Cevdet ANDAY’ın telgrafhane isimli şiiirinden
*
MURAT BOZKURT